1 Ağustos 2012 Çarşamba



hayvanlar asla kestirmezler...
anında uykuya dalarlar...
işte onlar asıl bilgelerdir.


biz çok kalabalık gibiydik..
çoluk çocuk saçmalıktı ormanda...
biz çok değersiz ruhlardık kargaların pençelerinde...
onlar kadar siyah olamadık, şehirden kopamadık, ama dalgacı tilkiler olduk...
otobanlarda detone kornaları müzik sandık ayin yaptık, köprüleri yıktık çatıları kaldırdık tabanlarından...
neyse sanırım sigaramız ve alkolümüz bitti.
bu kadarcıkmış.



ey çirkin pis adam..
mutfağında hamam böcekleri yatagında bitmiş bira şişeleri..
çingeneler kadar kutsalsın gözümde...
saçı bir garip adam, of diyemiyorum bişey...


yüreğimi çakıyla deşen adam birol ünel'e...

Bunlar birbirlerini nasıl seviyorlar? Yani aslında bunlar birbirlerini nasıl sevebilirler? Ne tür ilişkileri olabilir? Kim kimi seviyor? Acaba birbirlerini seviyorlar mı? Hatta : kadın adamın annesi, adam kadının babası, ikisi birbirinin çocuğu, adam kadının ağabeyi, kadın adamın sevgilisi, adam kadının vazgeçemediği aşığı, , birbirlerinin aşığı değiller, bunlar iki dost, iki yoldaş, ilişkilerinde sapkın bir yan olmalı, ilişkilerinin erotizmle hiçbir ilgisi olamaz, birbirlerine ihtiyaçları var, her biri kendi kendine yetiyor, eşitsiz bir ilişki, bunaltıcı olsa gerek, aralarındaki yaş farkı bir köprümü oluşturuyor yoksa bir engel mi? Bu işte şike var, birbirlerine iliklerine kadar bağlılar, dramatik bişey mi bu? Harikulade!


frida ve diego üzerine...


- birini yada bişeyi takip ediyorum.

- aha aha..beyaz tavşanı Alice Harikalar Diyarında...

-evet harikalar diyarı çünkü takip etiğim kişi..aslında orada değil.

-ama sen onu görüyorsun

-evet ama orada değil ki...

-peki ya ben sana gelip aynı şeyi söylesem bir doktr olarak buna ne derdin?

-halisülasyon olduğunu söylerdim. Susuzluğun, travma sonrası stresin... uykusuzluk hepsi bunun sonucu.

-pekala o zaman halisülasyon görüyorsun. peki ya görmüyorsan??

-o halde hepimizin başı büyük belada demektir.

- ya kovaladığın kişi gerçekten buradaysa?

-bu olanaksız.

-öyle bile olsa diyelim olanaksız değil.

-öyle bile olsa onu yakaladığımda ne olacak?

-bilmiyorum...



ersan- o değilde su yanar mı?

ben- su yanar mı? su yanmaz su azalır. uçar .

ersan- nıye azalıyo bu su ya.. bitcek bi gün susuz kalıcaz sonra sürekli kola içmek zorunda kalıcaz... uçmasın ya.

ben- kola ve viski. geçen ersan egemenle oturduk.


ersan-akşam görüştüğümüzde bana biraz ilham getir...viskime katıp içicem...

ben- olur. böyle koskocaman karton koliyle içinde kocaman yürüye evler uçan bıyıklı japon balıkları, sakallı salyangozlar.. bile yorgun salyangozlar... frida ve diego azıcık kulaklı vangogh bıyıkları bol dali... azcık portakal suyu hepsini karıştırıp içicez.. sonra kafa bin dünya.

ersan- benim şeker hastalığım mı var ne! öyle bi his şey oldu! kola içmesem mi ne?

ben- kola en saçma şey. içilir mi kola.. earl grey içilir bence.. gerçi oda kokulu ve bazen erkek gibi kokuyor.

ersan- pepside kız gibi...

ben- eee baharat kızlar başlattı o boku.



sabah sabah. 13.39 / 12.4.11